Değneğine dayanmış çobanım durmaya çalışır ayakta
Kısık ve yaş dolu kara gözleri umutla bakar kızıl ufuğa.
Sakın sessiz kalıp susma çal sen ey dilsiz kavalım hadi
Mısraları ol güftelerinle çobanımın yazılmamış destanına.
Sırtında eski-püskü kepeneği ayağında yırtık sandaleti
Sürüsünü gütmek öksüz çobanımın hayattaki tek derdi.
Sakın hor görme küçümseme çal ey dilsiz kavalım hadi
Çobanımın o sımsıcak nefesinden musikilerin en güzelini.
Dost arar ıssız dağlarda muhabbet ister sessiz gecelerde
Çobanımın derdi bitmez uykusuz kalır seher vakitlerine.
Sakın yalnız bırakma onu çal sen ey dilsiz kavalım hadi
Namelerinle al götür çobanımı sohbetlerin en güzeline.
Soğuktur ıssız dağlarda gecenin sessiz ve karanlık yüzü.
Sığınağı olur çobanımın kepeneği ısıtır içini ateşinin külü.
Sakın boş bırakma aman çal sen ey dilsiz kavalım hadi
Gariptir yalnızdır o hoş tut aman çobanımın gönlünü
Çal ey dilsiz kavalım ki bilsin âlem çobanım ne hâldeyim?
Sazların pirisin ağacın efesi çobanın nefesindensin bilirim!
Sakın ola diline yalanı dolama hâlimi dosdoğru anlatasın
Şimşir ağacı ile nefesim sonra senden hesap sormayasın.