Tarihsel gerçeklikten çıkan modernlik bir öz olmaktan öte bir fenomendir. Hem de tarih ve toplum içine gömülerek görünüm kazanan çeşitli kurumlara teknolojilere simgelere (anlamlandırma söylemlerine) bilme biçimlerine ve yaşama tarzlarına dönüşen bir fenomen. Oysa Batı dışı toplumlarda ne endüstri devrimi yaşanmıştır ne de aydınlanma geleneğinin özgün bilimsel ve düşünce devrimleri. Modern toplum olmadan modernlikten bahsedilmektedir. Böylesi bir yerde hayali modernlik ortaya çıkar. Çünkü modernlik modern toplumun bir karşılığıdır. Bu toplum biçiminin örgütlenmesi ilişkileri üretim biçimleri ve nesnel koşulları olmadan modernlikten bahsetmek mümkün değildir. Kısaca modern toplum olmadan modernite olamaz. Bu nedenle Batı-dışı toplumlarda modernlik özün tarihsel koşulların bir ürünü olarak ortaya çıkmayıp aydın ve yöneticilerin önderliğinde geliştirilen bir hayaldir. Türkiye'de de bunu gözlemlemekteyiz.
Elinizdeki kitap Türkiye'deki modernleşme hedefinin niçin bir hayal olarak kaldığını irdeliyor.