Elie Wiesel ve Hannah Arendt'le birlikte "Holokost literatürünün" en güçlü kalemlerinden biri olarak gösterilen Primo Levi gerçek bir hikâyeye dayanan bu romanında bizi Nazilere karşı bir intikam arayışına giren bir grup Yahudi partizanın yolculuğuna tanıklık etmeye çağırıyor. Rusya'dan İtalya'ya uzanan ve oradan başka bir dünyaya bağlanacak olan bu macera sırasında Doğu Avrupa tüm canlılığıyla tasvir ediliyor "Avrupa'nın Kendisi" o korkunç ve kasvetli yüzüyle gözler önüne seriliyor. Burada trenler havaya uçuruluyor toplama kamplarının yaşayan ölülerine o son saniyede el uzatılıyor ve o yıkım duvarına meydan okunuyor. Bununla birlikte Levi gerilimlerle dolu bu romanının her şeye rağmen insan ruhunun kudret ve marifetine bir övgü olarak okunmasına da olanak tanıyor.
"Levi'nin yazınında hiçbir şey yersiz değildir her şey olmazsa olmazdır orada."
Saul Bellow
"Çağımızın en saygın ve yetenekli yazarlarından biri."
Italo Calvino