Bir insan İslam'ı benimseyip ümmeti öncelediği takdirde -ki her Müslümandan öyle beklenir-çok daha farklı kültürlerle çok daha yüksek fikirlerle tanışır. Bu da o Müslümanı daha derince düşünmeye ve daha akıllıca olayları değerlendirmeye başlar.
Bunun için Hazret-i Peygamber Efendimiz Aleyhisselam tüm sahabelerle istişare etmiştir. Kimisi Rumdur kimisi Farisidir kimisi Habeşistanlıdır ancak bunların arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü onlar İslam'ı benimsedikleri zaman cahiliye döneminde var olan milliyetçilik kıyafetinden sıyırılıp İslam kıyafetini giymişlerdir.
Kadim tarih sayfaları aralandığında Roma İmparatorluğu toplumu gibi bilfiil birden çok ırkı milliyeti dili kültürü ve rengini bir araya getirmiştir ama bütün bunlar insanî bir bağ üzerine kurulmamıştır. Bir yanda tüm imparatorlukta soylular sınıfı ve köleler sınıfı temelinde bir sınıf gruplaşması diğer yanda ise - genel olarak - Rum ırkının üstünlüğü temelinde olan diğer tüm ırkların köleliği olan ırksal bir toplaşma vardır. Dolayısıyla o İslâm toplumunun sahip olduğu ufka hiç yükselememiştir ve İslâm toplumunun verdiği o güzel meyveleri de vermemiştir.
İslam'ın bir konuya dair bir problem olduğunda insanlığa hitap ettiğini görürüz. Bu yüzden İslam Devletinde semavi dinlerin mensupları aynı muameleyi görmüşlerdir Müslüman olsun hıristiyan olsun yahudi olsun fark etmez; Çünkü bu din bütün insanlığın kurtuluş reçetesidir.