Son dönem Osmanlı fakihlerinden biri olan Ebû Saîd Muhammed el-Hâdimî modern dönemin öncesinde ve içtihat-taklid tartışmalarının yoğunlaşmaya başladığı bir zaman diliminde yaşamıştır. Söz konusu dönem Osmanlı Devleti'nin siyasî iktisadî ve içtimaî yönden sıkıntı içinde olduğu XVIII. asra tekabül etmektedir. Kahve tütün raks istihlâf ve îne usûlü ticaret gibi güncel konularla ilgili tartışmaların sürdüğü bu asırda fakılar ve sofular mücadelesi de tamamen gündem dışı kalmış değildir. Hâdimî'nin bu manada yaptığı en önemli hizmet zâhiri ve bâtînî ilimlerde birçok eser ortaya koymasıdır. İhtilaflı konulara yaklaşımındaki derinliğin yanı sıra özellikle Kadızâdeliler ve Sivâsîler arasındaki tartışmalarda mutasavvıfların kullandığı delilleri yeniden yorumlaması sözü edilen gruplar arasındaki gerginliklere yeni bir boyut kazandırma çabası açısından oldukça önemlidir. Bazı mutasavvıfların sınırları zorlayan sübjektif yorumlarına karşı fakihlerin kavillerine muârız olan nassların kullanılmaması gerektiğine dair vurguyu ve tartışmanın mezhep yapısı içinde sürdürülmesinin gerekliliğine yönelik ifadelerini de bu stratejik yaklaşımın bir sonucu saymak mümkündür. Bu çerçevede denilebilir ki hem eserlerinin niteliği hem de ilmî kudreti bakımından Hâdimî yaşadığı çevre ve dönemi aşan bir etkiye sahiptir. Çalışmamız bu arka plânı göz önüne almak sûretiyle mutasavvıf bir fakih olarak Hâdimî'yi ve onun fıkhî meselelere yaklaşımını kendisine ait eserler çerçevesinde ele almayı hedeflemektedir.