Tanrım! Benim adımla oku demiştin; ama senin adınla yazmaya başladım. Belki ilişip yapışan bir sudan belki pişmiş topraktan yarattın beni. Ve ben de sözcüklerden yarattım Fikri'yi Sevim'i Kenan'ı Zeynep'i ve diğerlerini. Dik bir yokuşa sürdüm onları. Derin derin düşündüler ölçüp biçtiler. Nasıl bir ölçü kullandılarsa yüzlerini buruşturup kaşlarını çattılar. Sonra arkalarını dönüp böbürlendiler ve şöyle dediler: "Bu rivayet edilerek gelen bir büyüden başka bir şey değil. İnsan sözünden başka bir şey değil bu."
Yıldızlarla nakışlanmış göğe yemin olsun! Karanlığa saplanıp gidecekler. Büyük sütunlu kapılar kilitlenecek üzerlerine. Gündüzün iki ucundaki gece şahidimdir. Elleriyle yüzlerini kapatıp öylece bekleyecekler. Kınanmış kovulmuş ve yapayalnız... Ne kötü varış yeridir orası. Fikri ve Sevim bilir mi Kenan ve Zeynep duyar mı beni? Duysunlar! Ey sözcükten yaratılanlar! Ben tanrının aynadaki suretiyim. Sözüm gerçeğin gölgesidir.