Yaşlı Paşa okuduğu Kuran-ı Kerim'ini rahlesine bırakarak divanındaki köşesine geçti ve düşünmeye başladı. Sultan Murat ve daha sonra da Fatih Sultan Mehmet'le bağlandıkları Osmanlı Devletine atalarından bu yana karşı koymamışlardı. Devlet-i Aliye'nin yanlışlıkları konusunda İstanbul'u uyarmış haksızlıklara karşı koymuş ama isyan etmemişlerdi. "Kanuni'ye kadar Osmanlı'nın o haşmetli ve çocuk yaştan itibaren savaş alanlarında ve akınlarda yetişen Sultanları nerede" diye sordu kendi kendine. Düşündükçe daha da hüzünleniyordu. Salih'in getirdiği kahveden bir yudum aldı belki de Osmanlının en batı ucundaki bu serhat eyaletinin 400 yıldır ne kadar şehit verdiğini hatırlamak için. En son Napoleon Ordusu Akka'ya dayandığında Cezzar Ahmet Paşa ve abisi Hacun kaç Bosna ve Hersekli'yi Devlet-i Aliye adına Din-i İslam adına kurban etmemişler miydi? Darendeli Ali Paşa ile birlikte Sırp İsyanlarında kaç evladını vermişti bu topraklar. Kavalalı'nın isyanında ve İngilizler Çanakkale'ye dayandıklarında da Devlet-i Aliye onlara "yardımıma koşun" dememiş miydi.