Bu kitap baştan beri alışıldık Anayasa Hukuku kitaplarından farklı olarak tasarlandı ve kaleme alındı. Bu farklı bakış açısı şöyle özetlenebilir: Türkiye'deki yerleşik adıyla "Anayasa Hukukunun Genel Esasları"nın ana konusu siyaset teorisinin bir alt dalı olan anayasa teorisidir. Anayasa teorisi ise tabiatıyla bir teknik hukuk disiplini değildir. Bu kitapta dar anlamda "hukuk dili"nden ziyade; siyaset felsefesi siyasî iktisat sosyal tarih ve siyasî antropoloji gibi disiplinlerden beslenen siyaset teorisinin dilinin hâkim olması bundan ileri gelmektedir. Bu özelliği dolayısıyla kitap siyaset teorisi/bilimi dersleri için de uygun bir kaynak hüviyeti taşımaktadır.
Kanaatimce anayasa teorisini ve "hukuku"nu siyaset teorisinin daha genelde sosyal bilimlerin bağlamı içinde ele almayan bir yaklaşımın "Anayasa Hukukuna Giriş" öğretiminden murad edilen yararı sağlaması mümkün değildir. Çünkü bu yolla olsa olsa bazı teknik hukuk tabirlerini ezberlemiş ama "anayasa"nın ve "anayasacılık"ın anlamı ve işlevi konusunda pek de bilinç geliştirememiş olan "hukuk teknisyenleri" yetiştirilebilir. Nitekim Türkiye'de öyle de olmaktadır.
Şöyle de diyebilirim: Aslında benim bu kitapla yapmayı amaçladığım şey Türkiye'de anayasa hukuku öğretiminin yerleşik paradigmasını değiştirmekti. Anayasal Demokrasi'nin 20. yılına girerken 13. baskısını yapmasına bakarak bu amacımı kısmen gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Esasen bu konuda tam bir başarıdan zaten söz edilemez; malûm insanların zihin konforunu ve yerleşik alışkanlıklarını değiştirmek akademyada bile kolay değildir.