Öykü dünyamızın yeni isimlerinden Şebnem Gürler Oakman yine sahici ve samimi hayat kesitleriyle çıkıyor karşımıza. İlk kitabı ile yaratmış olduğu evreni derinleştiriyor her yaştan insanın içinde kendini bulacağı sıcacık tanıdık öykülere imza atıyor.
Öyküler birbirinden bağımsız okunabilseler de kökleri birbirine bağlı. Kimi zaman çocukluktan günümüze doğru akarken kimi zaman yaşlılıktan geriye izler sürüyorlar. Çoğu çocuk ve kadın olan kahramanları dupduru bir dille anlatan üretken yazar bu vesileyle bize gerçekçi bir toplumsal portre de sunuyor. Ve tekrar tekrar okuma isteği uyandırıyor.
"Neden sonra annem ağlamaktan şişmiş kırmızı suratıyla çıkıyor odadan. Babam uzun süre odada kalıyor. Sigara üstüne sigara eve dolan duman gözlerimi yakıyor. Mutfağa kaçıp yere oturuyorum. Abim olanı biteni umursamadan poğaçaları iki lokmada mideye indiriyor art arda beş poğaça... Kırmızı suratlı anneme sarılıyor 'Eline sağlık anneciğim çok güzel olmuş mayalılar' diyor bana nispet yapar gibi. Annem yeniden gülümsüyor bu oğlan da olmasa...
Bunları şimdi uyduruyor olabilirim. Pekâlâ mümkündür. İnsan çocukluğuna dair anılara yeni biçimler veriyormuş. Gerçeği eğip bükmeyi seviyor bu bilinçaltı denen meret! Yoksa nasıl katlanılır hayatın ağırlığına. Bize yapılanlara başımıza gelenlere kendi edip bulmalarımıza..."