Akın Birdal 3 Haziran 1999'da önceki bir konuşmasında "Kürt halkı" dediği için Ulucanlar Kapalı Cezaevine girdi.
Türkiye'de F tipi cezaevlerine geçişin ilk kanlı adımlarından biri 26 Eylül 1999'da burada cereyan edecek sonra cezaevi boşaltılacaktı.
Ama tutuklu DEP milletvekilleri Hatip Dicle Leyla Zana Orhan Doğan ve Selim Sadak hâlâ buradaydı.
Sonra Ankara'ya tedavi için gelen siyasi Kürt mahpuslar boş koğuşlara yerleştirilmeye başlandı.
İmkânsızlıklarıyla tam bir mahpushane ama sadece "bir" kişi hariç kalan tüm hasta ve yaralılarıyla âdeta bir revirdeydiler.
Önce acılarını sonra dostluk ve yaşanmışlıklarını paylaştılar ve nihayetinde tüm ülkeye umut olacak bir gerçeği.
Yaşanan ve yaşanmakta olan tüm acılara rağmen avluda her kim düş kuruyorsa bu "barış özgürlük demokrasi" üzerineydi.
Gözleri açmalı kulak kabartmalı ve bunları düşleyebilen 11. koğuştaki insanların yaşamları anlaşılmalı ve aktarılmalıydı.
Kendi insanına bile bile sağır bile bile kör bir memlekette kararlılıkla "barış özgürlük demokrasi" mücadelesini sürdürmenin bir yolu olarak Akın Birdal'da öyle yaptı.