Gümüşçay yeşillikler içinde bir köydü. Bir vadide akan derenin kenarına kurulmuştu. Evler sanki ağaçların arasında saklambaç oynuyor gibiydi. Geniş bahçelerinde üzüm bağları vardı; sebzeler çeşit çeşit meyveler yetiştirilirdi.
O köyde sekiz yıl öğretmenlik yaptım. Yaz akşamları geç vakitlere kadar bülbüllerin konserlerini dinlerdim. Ne yazık ki sonraki yıllarda o bahçelere beton binalar yapıldı. Yeşillikler o verimli bahçeler artık yok.
Yuvaları bozulan bülbüller de yok; üzülerek ağlaya ağlaya Gümüşçay'dan ayrıldılar. Biz insanlar ne yazık ki Gümüşçay'da bülbülleri ağlattık.