Müslümanlar 2/8. asrın başı gibi erken bir zamanda yaşadıkları ve özellikle fethettikleri bölgelerle ilgili coğrafî bilgilere ilgi duymaya ve bu yönde bilgiler toplamaya başlamışlardır. Müslüman coğrafyacıların ilk kaleme aldığı İslâm coğrafya eserleri 3/9. yüzyıl gibi erken bir döneme özellikle de Me'mun dönemine (198-218/813-833) aittir. Nitekim Bir dünya haritası olup "Me'munîye Haritası" olarak bilinen harita onun hilafeti döneminde çizilmiştir. 4/10. yüzyıla geldiğimizde İslâm coğrafyacılığı gözle görülür büyük bir gelişme göstermiştir. Gerek daha önceki araştırmaların sağladığı birikim gerekse bizzat Müslüman coğrafyacılar tarafından sürdürülen araştırmalar Müslümanların ufkunun iyice genişlemesini sağlamış ve İslâm coğrafyacılığı 4/10. asırda büyük bir yükselme yaşamıştır. İlmî ve kültürel açıdan İslâm Medeniyetinin altın çağı sayılabilecek bu yüzyılda İslâm coğrafyacılarının başını Ebȗ Zeyd el-Belḫî (ö. 322/934) çekmiştir.
Belhî'nin yolunu takip eden ve "Belh Coğrafya Ekolü" diye isimlendirilen ekolün önemli coğrafyacılarından biri de İstahrî (ö. 340/952'den sonra) olmuştur. Kendisinden önce yapılmış coğrafya çalışmalarını dikkate alan özellikle Belḫî'nin usul ve metodunu takip eden İstahrî önemli ölçüde ticarî seyahatlerindeki gözlemlerine dayanarak ve anlattığı her bölgenin haritasını çizerek Mesâlikü'l-Memâlik isimli eseri kaleme almıştır. Bu kitap sadece kendi asrında değil asırlarca hem doğuda hem de batıda büyük tesir uyandırmış onun eserinden binlerce ilim ehli faydalanmıştır.
İslâm kültür ve medeniyetinin zirveye çıktığı bu asırda Müslüman coğrafyacılar matematiksel coğrafyanın yanında en fazla beşerî coğrafya ve onun yan dalları olan tarihi coğrafya şehir ve bölge coğrafyası ve de seyahat coğrafyası alanında büyük bir ilerleme kaydetmişlerdir. Öyle ki İslâm bilim dünyasında 4/10. yüzyıl düzeyi Avrupa'da ancak 19. yüzyılda rastlanılabilecek bir beşerî coğrafyanın doğması ve gelişimini sağlamıştır.