Menteşe Ovası'na soğuk ve yağmurlu bir bahar geliyordu hiç acele etmeden. Taze çiçeğe durmuş bir zeytinliğin önündeki yolun tam ortasına oturan köylüler yarım varilin içine ateş yakıp henüz bir hafta önce kestikleri yaşlı zeytin ağacının kütüğünü attılar alevlerin ortasına. Kuru zeytin kütüğü iniltiler çıkararak yağlı zeytin kokusu yayarak yandı.
Kadın yaşlı çoluk çocuk köylüler zeytinlerini çam ormanlarını korumak için oturmuşlardı yol üstüne. Gövdelerini birkaç kilometre ötede ormanı aç bir kurt gibi kemiren çimento fabrikasına kömür kazanı taşıyan kamyonların önüne atmışlardı. Ne zamandır unutulmaya yüz tutan cenk meselleri gelip yerleşti dillerine. "Yeter bu topraklara ettiğiniz zulüm" deyip kalktılar ayağa... Zeytin yanıp küle dönerken bile yaren oldu köylülere. Kuru gövdesinden yükselen son iniltisi köylülerin kavga türkülerine karıştı...