Sabah diye söyleyeyim. İşte böyle bir yerdeymişiz; "Baydığın Başında Duman Irımaz" "Asri Gurbet Harap etmiş Köyümü" gibi bir yerde. Bizim köy lavanta çiçeklerine gömülüymüş. Nanedenmiş bütün börtü böcek sesleri çerçilerin ayak izleri. Kadınlar omuzlarına reyhanlardan boyunduruk takıyorlarmış. Bu yüzden eflatunmuş su sesleri; gürül gürül kırmızı damarlı bir yangına boyanmış gibi. Hani bir tutam kekikmişim de yağın içinde yavaş yavaş yanışımı yanarken kokumun havada dağılışını başka bir bedenle kedilerin tırnağına karıncaların kanadına yapışıp bal kaymak sandıklarında soluk alışımı izliyormuşum desem... Bilmiyorum. Bildiğim tek şey bizim köy lavanta çiçeklerine gömülüymüş.
***
Canan'ın dili öyle güzel şeyler söylüyor eli öyle güzel şeyler yazıyor ki öykülerin o sarhoş eden hüznü ve aşk dolu kalbi sizi sarıp sarmalıyor. Bir türküden öteki türküye atıyor sizi. Adres ararken aradığını unutuyor sohbet ederken dalıp gidiyor Anadolu'nun iç sesi oluyor yer yer bize insan olduğumuzu hatırlatıyor insan olmamız gerektiğini; türküleri annelerimizi toprağımızı...