Çok uzun seneler önce İsviçre'nin St. Gallen kantonunda dünyaya gözlerimi Miriam olarak açtığımda anne karnındaki kira sözleşmemin bitmesine daha haftalar vardı ama ikizimle ben orayı erken boşaltmaya karar vermiştik bir kere... Küçük yaşta sayısız sözcükle saatlerce konuşabildiğim için anlaşıldı ki dile yatkındım. Ailevi nedenlerden dolayı ülkeden ülkeye kentten kente taşınırken çok sayıda okulda okumuş olsam da dikiş tutturabildim bu sayede. Türkçe öğrendiğimde bu dilin her yönüyle güzelliği beni büyüledi ve Türkçe Öğretmeni olmaya karar verdim. Tam o sıralarda bana "Zeliha" adı eklendi. Bu isme zor alıştım. En azından birkaç isim arasından birini seçme şansım olsaydı kendi ismini kendisi seçen ender insanlardan olacaktım. Artık "Miriam Zeliha" olmuştum. Zamanla bana "Meryem" de denecekti ve ben tüm bu hitapları isimleri bu dili sevdiğim gibi sevecektim. Türkiye'de olmak böyle bir şeydi Türk olmak buydu belki de...
Lisans eğitimimi o zamanlar Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı olan Giresun Eğitim Fakültesinde hemen karşıdaki Fiskobirlik tesislerinden yükselen mis gibi kavrulmuş fındık kokuları eşliğinde yüksek onur öğrencisi olarak; yüksek lisans ve doktora eğitimimi de Erzurum Atatürk Üniversitesinde sıcak yürekli insanlar sayesinde soğuktan donmadan başarıyla tamamladım. Öğrenmeyi çok seviyordum. Giresun Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalında Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapıyorum. Yirmi birinci yılımı çalışırken hala öğrettiğimi iddia edemem birbirinden güzel öğrencilerimle birlikte öğreniyoruz... Her birine ve elbette mezunlarıma da selam olsun. Üzerimde emeği olan hocalarıma hep yanımda olan dostlarıma sonsuz şükranlarımla...