Düzenim bozulur hayatım alt üst olur diye endişe etme nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmadığını?"
demiş Şems-i Tebrîzî.
Ben de bilmiyordum o kapıdan dışarı çıktığımda hayatımın alt üst olacağını. Ben de bilmiyordum bundan sonraki hayatımda 'Katil' diye anılacağımı. Ben de bilmiyordum yeni bir hayata alışmak zorunda kalacağımı. Sevdiğim adamı korumak için vermiş olduğum kararın hayatımı yok edeceğini. Şikâyet edip her gün sızlandığım hayatımı bu kadar çok özleyeceğimi. Kaçmanın hayatımın bir parçası olacağını bilmiyordum mesela ya da saklanmak zorunda olmanın. Elime tutuşturulan yeni hayatımın beni nerelere sürükleyeceğini... Asla yapmam dediğim şeylerle sınanacağımı... Yanlışlıkla yaptığım bir hatanın cezasını bütün ömrüm boyunca çekmek zorunda kalacağımı da bilmiyordum mesela. Asıl mesele hayatın bize neler getireceğini bilmemek değil mi zaten? Peki sızlandığın hayatının geri dönülemez bir parçasını kaybetmek neler kazandırır insana? Özgürlük gibi korkmadan saklanmadan yaşamak gibi... Geri gelir mi avucumuzdan uçup giden hayat? Karanlığın içinde sıkışıp kalmanın bedeli nedir mesela? Beyaz bir kâğıda akıtılan siyah mürekkebin geri dönüşü yok mudur gerçekten? Üzerinde gezdirdiğin beyaz boyanın izi kalmaz mı kâğıtta? Peki benim hayatımın geri dönüşü? Geri dönüşü yok mu öldürülen Dünya'ya ulaşmanın? İlla ki ateşler içinde yanıp kül mü olmalı?..
***
Her gün görmek için can attığı gizliden gizliye baktığı içinde onunla birlikte olduğu binlerce hayaller kurduğu adamın gözleri önünde öldürülmesine izin vermedi Dünya. Ama bilmiyordu sevdiği adamın canını korumak için verdiği bu karar yüzünden kendi hayatından vazgeçmek zorunda olacağını. Bilmiyordu hayatının sevdiği adamın ateşi ile yanıp kül olacağını.