"İlk başta dilenci midir nedir diyorduk. Adammış nerden bilelim? Neredeyse sürüne sürüne yürürdü acı çektiğini düşünürdük ya inadına güleç ille de güleçti. Bizim gibi sokağın iki başına ikişer taş dikip araba geçinceye kadar top oynayan asfaltın düz durduğu tek yere kuka kondurup kurtarmalı saklambaç oynayan yolun ortasına gazoz kapaklarını dizip vuruş karış oynayan çocuklara kıza kıza elleri götünde höt zöt ede ede geçen ödümüzü kopartan öbür amcalar gibi değildi hiç. İrkiltmeyen korkutmayan bir hâlesi vardı başının üstünde."
Aksilik aksiliği de kovalasa kanalizasyon da patlasa tamire gelen çocuk kanalizasyon yerine "kanalizyon" da dese insanlar yine de kendi dillerinde sohbet edebilir yine de gül gibi geçinip gidebilirler... Benyusuf'taki öyküler bu duyguyu veriyor insana. İnsan milletinin bu yüzünü gösteriyor.
Sezgin Kaymaz'dan komşuluk eden gönül gezdiren tamir eden sırt sıvazlayan sohbet eden öyküler.