Henüz 11 yaşındaydı. Küçük bir ayakçağı amcasının merdivenine çatmış zeytin topluyor bir yandan da nesnelerin iç yüzünü araştırıyordu zihninden. Her eylemin her sözün her olayın hatta her nesnenin bir iç yüzü bulunduğunu amcası öğretmişti ona. Bir zeytin uzatıp "Bu da bir simge mi amca? Dediğinde "Elbette oğul! Sırt ve karın gibi dışı olan her şeyin bir de içi vardır. Tuzlanmadan yenmez. Terbiye gerektiren çocukluk çağını simgeler" deyip Kutsal Kitaptan Tin suresini okumuş ve arkasından da şöyle yorumlamıştı: "İncir sütü olgunlaşınca yenir ana sütüyle beslenilen bebeklik çağını simgeler. Sina Dağı güçlükle ulaşılan bir zirvedir erginlik çağını simgeler. Emin belde de sorumlu kişiliği..."