Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Rusya Federasyonu'nun dış politikadaki önceliği başta Avrupa'da olmak üzere tüm dünyadaki konumunu güçlendirmek olmuştur. Kurulduğu ilk dönemde Batı Avrupa ülkeleriyle olumlu ilişkiler içerisinde bulunan Rusya beklediği desteği bulamamış; NATO ve Avrupa Birliği'nin (AB) genişleme politikalarından rahatsızlık duyarak Batı'dan bağımsız bir politika izlemeye yönelmiştir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde AB ise dış politikasını insan hakları demokrasi iyi yönetişim ve sürdürülebilir kalkınma gibi ilkelere dayanan normatif değerler çerçevesinde oluşturmuştur. Genişleme politikası aracılığıyla bu normların üye/aday üye devletlere transferini hedeflemiştir. 2004 genişlemesi sonrası dönemde etkinliğini yitiren genişleme politikasının yerine Avrupa komşuluk politikasını geliştiren AB tam üyelik perspektifi sunmayan yeni sistem çerçevesinde normatif dış politikasından gitgide uzaklaşmıştır.
Bu çalışmada AB ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin Soğuk Savaş sonrası dönemdeki gelişimi incelenmiş ve başlıca dönüşüm noktaları nedenleri ile birlikte analiz edilmiştir. AB'nin Soğuk Savaş sonrası dönemde normatif yaklaşımının -Rusya özelinde- jeopolitik değerlere doğru dönüşümü ortaya koyulmuştur. Taraflar arasındaki ekonomik ilişkilerin önemli bir parçasını oluşturan enerji konusu çerçevesinde Ukrayna Krizi'nin AB-Rusya ilişkilerine ve AB'nin dış politika yaklaşımına etkisi analiz edilmiştir.