Usta kalem Burroughs'un kendi alışılmışının dışına çıkarak yazdığı "The Mucker" (Serseri) onun yalnızca bilimkurgu değil aynı zamanda başarılı bir klasik roman yazarı olduğunu da gözler önüne seren nitelikte güçlü bir eser.
Şikago'nun gettolarında doğup hayatı erken yaşta pis sokaklarda öğrenen "serseri" Billy'nin Amerika'dan Yoka'ya oradan Meksika'ya uzanan yolculuğunun aksiyon dolu hikayesi... Hiç şüphesiz ki Billy ilk başlarda kimsenin sempatisini uyandırabilecek iyi kalpli bir serseri falan değil. Aksine o "serseri" olmaktan gurur duyan ve etik değerlere hiç mi hiç sahip olmayan azılı bir suçlu. Peki böyle bir suçluyu ne değiştirebilir?
İşte bunun cevabı İngiliz ustanın ve hepimizin bildiği edebiyatın olmazsa olmaz iki temasında yatıyor: Yolculuk ve sevgi. Billy'nin tüm değişimi zorunlu olarak çıktığı o yolculukta başlıyor ve aslında çıktığı yolculukta yaşadığı şeyler ve tanıştığı insanlar sonunda kendini bulmasına yol açıyor. Kendini ve uğruna kendini değiştirmek istediği sevdiği kadını bulmasına.
Serserinin nefret ettiği medeniyetin tatlı ve huzurlu beşiğinden gelen Barbara ile "korkak" diyerek tiksintiyle baktığı adamın arasında gelişen beklenmedik duygular bize sevginin sahiden de her şeyi iyileştirebildiğini gösteriyor Batı Yakası'nın en sert adamını bile.
Fihrist olarak Edgar Rice Burroughs'un bir eserini daha Türkçeye katmış olmanın mutluluğuyla "serseri"nin yolculuğunu keyifle okumanızı diliyoruz.