Doğaya sevdalı tabiatla iç içe yaşayan Kızılderililer yaşadıkları çevre kadar saf ve temiz insanlardı. Tek dertleri yağma olan sömürgeciler ise keşfettikleri yeni topraklara kirli ayaklarını bastıktan sonra kendilerini yiyecek ve suyla karşılayan bu misafirperver insanları cam bilyeler renkli kumaşlar ve şarapla kandırıp onların yaşadığı toprakları ele geçiriyorlardı. Bulundukları bölgeden ayrılmak istemeyen kabileleri ya silah zoruyla batıya doğru sürüyor ya da bir bahaneyle katliam uygulayarak yok ediyorlardı.
İşgal edip talan ettikleri Amerika topraklarını doğal haklarıymış gibi gören çapulcu sömürgeciler binlerce yıldır buralarda yaşayan yerlileri insandan saymıyorlardı. Onlar sömürgecilerin çıkarları önünde bir engel gibi duran ve yok edilmesi gereken düşmanlardı. Katliam uyguladıkları kabilelerin reislerinin kafasını kesiyor ve bunları ya şehir meydanlarında ya da müzelerinde sergiliyorlardı.
Bu kitap onlarca dramatik hikâyeyle ve etkileyici bir üslupla sömürgeciler tarafından yok edilen kadim bir uygarlığı ve korkunç Kızılderili katliamını anlatıyor. Kitabı okuduktan sonra bugün dünyaya özgürlük demokrasi insan hakları ve çevrecilik gibi konularda ahkâm kesen Batı'nın gerçek yüzünü göreceksiniz.