Resûl-i Ekrem'in vefatından sonra art arda gelen dört halife dönemine "Hulefâ-yi râşidîn" devri denilir. Bu terimdeki "hulefâ" kelimesi "halife kelimesinin çoğuludur. "Râşidîn" ise "doğru yolda olan doğruya ve hakka sımsıkı sarılan kemâle ulaşmış" anlamındaki "râşid" kelimesinin çoğuludur. Bu döneme bu adın verilmesi Resulüllah'ın şu hadisine dayanır: "...Benden sonra sizden kim yaşarsa çok ihtilâflar görecek. Sizlere benim sünnetime ve hulefâ-yi râşidînin sünnetine uymanızı tavsiye ederim...." Bu sebeple İslâm toplumu sonraki dönemlerde karşılaştığı bazı yeni sorunları çözerken Râşid Halifeler dönemindeki uygulamaları temel referanslardan biri olarak kullanmışlardır. Sünni İslâm dünyasında Hulefâ-yi Râşidîn'i Hz. Ebû Bekir Hz. Ömer Hz. Osman ve Hz. Ali ile sınırlı tutmuşlar ve kendilerine "dört seçkin dost" anlamında "çehâr yâr-i güzîn" demişlerdir.