"Birden her şey oldukça düzene uygun göründü. Salonun ortasında öylece duran ve kimsenin alıp yerine koymaya tenezzül etmediği sehpalar bozulmuş koltuk örtüleri hasbelkader alınıp elektrik faturası fazla gelmesin diye yalnızca öğle sıcağında birkaç saatliğine açılan klima annemin çizdiği yağlı boya tablolar annemin muhtemelen yatak odasına giderken düşürdüğü gözlüğü halının üstüne dökülmüş birkaç tel beyaz saçı üzerine artık miadını doldurmuş televizyonu koyduğumuz; annemin doğduğu evden getirdiği büyük çeyiz sandığı annemin irin dolu bir yara gibi çocukluğu defalarca kez kırılmış genç kızlık gururu diz boyu karda kilometrelerce yürüyerek gittiği ama yine de çok sevdiği okulu annemin adı batasıca babası ve mezarında toprağı bile küstüren annesi. İşe yaramaz ağabeyi. Merhem olur diye medet umduğu evliliği. Annemin yağmurdan kaçarken tutulduğu dolular. Her şey nizama uygundu ama ben bu kırk yıllık çeyiz sandığından ve bin yıllık düzenden ölesiye nefret ediyordum."
Çağla Nur Çavdar; çocukluğundan gençliğine kadar yazmış olduğu on kısa öykü ve bir yeni uzun öyküyle yalnızlık ölüm ayrılık gibi bireysel konuların yanında yoksulluk istismar ve şiddet gibi toplumsal konuları da işliyor.