İnsanlık tarihi evrende zerre miktarı bir yer ihtiva eder. Ve bu tarihin bize öğreteceği ilk ders; "tevazu" dur.
Büyük bir düşünürün ifade ettiği gibi; "Hiçbirimiz bu dünya hayatında bir uzman ve 'yetkili bir bilen' olacak kadar uzun yaşamıyoruz. Yaşam ya da ölümün ne olduğunu tam olarak anlamayan yeni yetmeler olarak dünyayı terk ediyoruz. Bu yüzden tüm soru ve cevaplarımız bütün yeni başlayanlara yani hepimize yöneliktir. "Yaşanılan an ile geçmiş birbirlerine damgalanmış âdeta kopmaz bir bağ ile bağlanmış gibidir.
Tarihçi çok yönlü derinlik sahibi bir kişi olarak bilgiçlik taslamadan zaman ve mekânının devamlılığından gelen görkemli ve bir o kadar da güçlü bağı hissedebilen kişidir.
İnsanlık tarihi boyunca ne yazık ki "Kim daha ileriyi görürse o diğerleri üzerinde hüküm sahibi olur." anlayışı geçerli olmuştur.
Güçlü her vakit zayıftan daha yüce bir ruha sahibi olduğuna inanır. Yaratıcının emirlerini çiğnerken dahi bunu ona hizmet için yaptığını iddia eder. İçimizdeki ihtiras öylesine güçlüdür ki hem mantığımızı hem de vicdanımızı sinsice ele geçirir ve onları arzularımızın oyuncağı haline getirir.
Roma fethettiği yerlere düzen İspanyollar Tanrı sözü Fransızlar medenileştirme İngilizler serbest ticaret ve refah Amerikalılar ise demokrasi ve serbest girişim getireceği iddiasındadır. Oysaki "Talan Düzeni" olarak tanımladığımız ekonomik emperyalizmin temsilcilerinin tek yaptığı bu ülkeleri soyup soğana çevirmektir.
Hiçbir şeyin yoktan meydana getirilemeyeceği prensibine göre eskiye müracaat etmeden yeni bir nizam kurulamayacağı unutulmaktadır; zira her "yeni" aslında şekil ve muhteva değiştirmiş bir "eski" den başka bir şey değildir.
Tarihi süreklilikten kopuk bugün algısı yarının mimarı olamaz. Bu yüzden kökü mazide olan atiye matuf bir tarih şuuru gerekir.
"Hiç kimse bir tohum atılır atılmaz ürünün hemen devşirilmesini beklememelidir. Tam tersine onların gün be gün olgunlaşmaları için bir bekleme dönemi zorunludur."
"Kalem kırıldı mürekkep kurudu ve kitap kapandı."