"Ben de yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum ama şunu da çok iyi biliyorum ki ben doğrular içinde bir yanlış değilim yanlışlar içinde bir doğruyum." Karanlıkla aydınlık arasındaki ince çizgide yürüyen bir kız çocuğu... Yetişkinlerin dünyasında bir yabancı yaşıtlarının dünyasında yalnızlığın kitabını yazıyordu. Bir mezarlık suskun dostlar ve rüzgârın fısıldadığı sırlar sarı kantaron çiçeklerinin masumiyetinde sessizce yükselen bir çığlık olarak gün yüzüne çıkmayı bekliyordu. Bir yanda ailesinin ve toplumun boğucu kuralları diğer yanda hayal gücünün sonsuz özgürlüğü... İsyan bazen derin bir sessizlikle filizlenir masumiyetle beslenirdi. Doğru ile yanlış arasında karar vermek zihinleri çelen bir labirentte kaybolmak gibiydi. Anlayanlar için kederli bir öykü anlamak istemeyenler için sırlarla dolu bir isyan hikâyesiydi Beyza. Asi ya da uysal fark etmeksizin yetişkinlerin kurallarıyla şekillenen bir oyunun içinde mum alevinin sarı halkasında büyüttü tüm umutlarını. Hem ne demişti Canan Öğretmen; "Bir ayın ya da güneşin gelip senin dünyanı aydınlatmasını bekleme. Ya kendi gecelerine ay ol ya da kasvetli gündüzlerine güneş..."