Sığınakta kapıyı döven silah sesleriyle uyandık. Mermiler değdikçe kapı havalanıyordu. Sığınağın içinde olan bizler bomba atmadıkları sürece mermilerin sığınağa bir şey yapamayacağını biliyorduk. Hepimiz şaşkınlık içindeydik. Direkt olarak kapıya ateş ettiklerine göre bu operasyonun sıradan bir operasyon olmadığını anladık. Asteğmen "Teslim olun içerde olduğunuzu biliyoruz. Şimdilik bomba atmıyoruz. Teslim olmazsanız Şavşat'tan gelecek komutan Mustafa Eken bu kadar beklemez bombalayarak hepinizi öldürür" diye megafondan sesleniyordu.
Asteğmenin sesini hepimiz duyuyorduk. Ensar ateşin kesildiği asteğmenin konuştuğu anda dışarı baktı ve içeri çekilerek "Bizim dediğimiz taşı tutmuşlar ya teslim olacağız ya çatışıp öleceğiz. Bu konuda bir karar vermemiz gerekiyor" dedi.
Sığınakta hepimiz görüşlerimizi belirttik. Ağırlıklı görüş ölüm değil yaşam yönünde çıktı. Sığınağa operasyon yapılmadan bir gün önce Yüksel ile köyden biraz et patates ve yiyecek getirmiştik. Neşe onları tencerede pişirmişti Pınarlı'dan gelecek grupla beraber yemek için onları bekliyorduk. Sığınağa ölüm sessizliği çökmüştü. Silah sesleri ve arada asteğmenin sesi geliyordu.
Neşe tencerenin kapağını açtı teslim olmanın o andaki moralsizliği ve sığınaktaki sessizliği bozmak adına "Gelin çabukça şu yemeği yiyelim. Bari aç aç yakalanmayalım" dedi.