İhtiyarlayınca artık kelimelerime söz geçiremez oldum. Sana Muhammed'i anlatacaktım değil mi? Tamam ama her gün beni dinleyecek birilerini bulamıyorum ki. En son ne zaman kelimelerimi özgür bırakmıştım onu dahi hatırlamıyorum. Köyümden kabilemden çıkıp buralara gelmeseydim hep beni anlayanlar arasında olsaydım. Ne kadar da çok keşkelerimiz var değil mi? Hayat nedir diye sorsan bana keşkeler derdim.
***
Acele ediyorsun. Ben Muhammed dedim sen Allah'ın Elçisi dedin. Ben içkimizi anlattım sen zemzemi sordun. Oysa gitmelisin demiştim. Davetsiz misafir ev sahibini zorlamaz. Sen benim misafirim bile değilsin. O yüzden ya sus dinle ya da kalk ve kervana yetiş. Bu benim hikâyem. Velev ki ben bir hiç olsam da.
***
Ben Rumâhis oğlu Ubeydullah... Sana bir hikâye anlatacağım. Bunlar benim yaşadıklarım. Anlattıklarıma şahit getiremem. İnanmadığın için seni de suçlayamam. İnandığın için de suçlanmana izin vermemelisin. Belki de bir hikâye olarak okumalısın. Sadece bir hikâye. İnanmak veya inanmamak zorunda olmadığın bir hikâye. Bugün defterlerimden ve artık iyice zayıflayan hafızamdan arta kalanları anlatacağım. Unuttuğum veya karıştırdığım veya eklediklerim için umarım beni suçlamazsın...