İstanbul'da kimi kaputlu kimi pelerinli renk renk üniformalarıyla işgal askerleri cirit atarken Anadolu'da amansız bir mücadele yaşanmaktadır. Giderek sıradanlaşan bu keşmekeşe iç savaştan kaçan Beyaz Ruslar da eklenince şehir alaca bulaca bir hâl alır. Benlik ve bellek yitimine uğrayan şehrin aydınlarıysa hep şaşkın hep kararsızdır aynı günlerde.
Haluk'la Katya'nın hikâyeleri böyle bir ortamda teyellenecektir birbirine.
Öğleye doğru kalın perdeleri çekili odasında bir kamyon dolusu silahlı İngiliz askeriyle gaddar Fransız zabitlerini düşünerek uyandığında berbat hissetti kendini. Bu biteviye sürat bu hayattan alacaklıymış hissi yorucuydu. Sonra masalardaki sokaklardaki Galata sarhoşlarına külhanbeylerine mahalle kahvehanelerindeki rezaletlere bu kadar dâhil olarak nereye varacaklardı? Neydi Mehmet Yahya'nın asıl niyeti? Katya'nın o sefil mekânlardaki düşkünlerle aynı kanı taşıdığını ispatlamak mı? Bunların hepsi birbirine benzer demek mi? Eğlence çukuruna sefahat batağına saplanmasının zaman sorunu olduğunu vurgulamak mı? Ya gönlündeki Katya ateşi yangına dönerse onu da söndürmeye meyleder miydi? Bilmiyordu eve nasıl vardığını bilmediği gibi.
Üzeyir KarahasanoğluGece Hep Gece romanında tarihe donuk sayfalardan hamaset pencerelerinden öfke dehlizlerinden değil insanların rengârenk gözlerinden bakıyor.