İslam dünyasının içerisinde bulunduğu dağınıklık hali; Allah'a iman ettikten sonra O'nun emirlerinin yanında yer almayıp yansız durmamız ve hatta karşısında olmamız sebebiyledir... Bu hal iki mühim meseleyi ortaya çıkartmıştır. Birincisi; yaşama müteallik olan Ahkâm-ı İlahiye'ye kör ve sağırlık sebebiyle Müslümanların din algısında bozukluklar ortaya çıkmıştır. Zira yaşamdan kopartılan din için zihinler ve mabetler dışında bir alan kalmamıştır. Dinin mistik bir alanda kalmaya zorlanması ile Müslümanlar mukaddes gayeden hayli uzağa düşmüştür... İkincisi; Müslümanların birbirlerine ve yaşama karşı olan mesuliyetlerini muhtevi kavramlar etkisizleşmiştir. İslam kardeşliği ve Ümmet kavramı pratik hayattaki karşılığını yitirmiş Müslim ve gayrimüslimler arasındaki ilişkinin mahiyetini ortaya koyan İlahi ilkelerin ve daha birçok kavramın fayda üretmesi imkânsız hale gelmiştir. Allah'a ve O'nun dinine bihakkın teslim olamayışımızın eseri ortadadır. Teyit için İslam coğrafyasına bakmak kafi... Bu kitapta en açık ve cüretkâr haliyle; Allah'a teslim olmak mı Allah'ın dinini teslim almak mı? sorularına cevap aranmaktadır. İslam dünyası İslam'ın toplumsal hedefleri ile devasa çelişkileri barındıran bir yaşamı sürgit devam ettirirken bu soruları her birimizin sormaya hakkı var. Zira yaşamlarımız; hangi dini kavrayış üzerinde karar kıldığımızın cevabını verir. Sonrasında; yollar ya Allah'a çıkar ya da tapınağa dönüştürülmüş tanrı evlerini ve tanrı mezarlarını saklayan elli iki zirveli Olympos'a. Yaratıcının emirlerine burun kıvıranların inandığını iddia ettiği tanrı; belki Olympos'un tanrılarının toplamının biraz eksiği veya biraz fazlasıdır. Lakin Kur'an'ın tarif ettiği din ve Allah inancı olmadığı çok aşikâr...