"Dünya bedenimi istiyordu. Henüz solup sararmadan derim bir samankâğıdı gibi buruşmadan gözlerimin beyazı beyaz siyahı siyahken çağırıyordu. Bana canlılığı vaat ediyordu. Sıcacık öğleüstü güneşi tenimi ısıtacak serin öğle gölgelerinin içinden ılık gece ayazlarına kadar içtiğim şarap yüreğimi yumuşatacaktı. Dünya olacaktım."
Fatih Dağdelen ilk kitabı Dalgaların Götürdüğü'nde ölüm korkusuyla yaşama korkusu arasında salınıp giden hayatların fotoğrafını çekiyor. Hareketin kaosun takıntının çocukluğun hatırlamanın ve unutmanın kadın-erkek ilişkilerinin odağında kurulan öyküler bazen doğrudan bazen de gizemle örülüyor.
Dalgaların Götürdüğü o yerde kalanlardan mı yoksa orayı terk edenlerden misiniz?