Osmanlı İmparatorluğu son yıllarını yaşarken Mardin Tapu Müdürlüğünde çalışan Mehmet Efendi'nin tayini Musul'a çıkar. Bu haber onu altüst eder ama çaresiz yollara düşmek zorunda kalır. Tası tarağı toplayıp Musul'a gidecektir gitmesine de nasıl gidecektir? Yollarda Arap çeteleri Ermeni komitacıları varken kolay mıdır öyle insanın karısını çocuklarını alıp yollara düşmesi. Kervanların soyulduğunu trenlerin durdurulduğunu çevrede konuşulanlardan bilmektedir Mehmet Efendi. Peki sağ salim nasıl gideceklerdir Musul'a?...
Mehmet Efendi'nin amiri Hüseyin Bey "su yoluyla" gitmesini önerir. Şaşırır Mehmet Efendi. İyi de nasıl gidilmektedir ki Mardin'den Musul'a "su yoluyla"?... Bir kervana katılıp "Diyarbekir"e oradan da Dicle nehri üzerinden "kelek" adı verilen sallarla Musul'a gidebileceğini söyler Mehmet Efendi araştırır eder bu yolculuğu nasıl yapacaklarını öğrenir ve yola koyulurlar. Eşi Emine Hanım'la yaptıkları bu yolculuk onların dünyalarına bambaşka kapılar açar. Dicle suyuyla bugün adı sanı bile anımsanmayan uygarlıkları beslemiş bambaşka bir evrendir. Mehmet Efendi ve ailesini doğasıyla ürküttüğü kadar bağrında beslediği tarihiyle de büyüler. Her yeni doğan gün onlara başka başka sürprizler hazırlar.
Bakalım hayat bu çaresiz memurun ve ailesinin karşısına başka neler çıkaracaktır?