Franz Kafka ile Milena Jesenská'nın ilişkisi edebiyat dünyasının en dokunaklı ve sıra dışı hikâyelerinden biri olarak bilinir. Milena'nın Kafka'nın öykülerini Çekçeye çevirmesiyle başlayan bu ilişki zamanla yoğun bir duygu alışverişine dönüşür. Milena'nın Kafka'yı "Giyinik insanlar arasında çıplak biri" şeklinde tanımlaması Kafka'nın hem ruhsal derinliğini hem de toplumla kurduğu problemli ilişkiyi çarpıcı bir şekilde özetler.
Kafka'nın diğer insanlarla kuramadığı yakınlığı Milena'yla kurabildiği sadece ona yazdığı mektuplarda kendini en savunmasız hâliyle ortaya koyduğu görülür. Milena'ya Mektuplar Kafka'nın iç dünyasını ve Milena'ya olan tutkulu ancak genellikle çaresizlik ve kaygılarla yoğrulmuş aşkını anlamak için eşsiz bir penceredir.
Bu mektuplar yalnızca Kafka'nın Milena'ya olan duygularını değil aynı zamanda yazarlık sürecine sağlık sorunlarına ve hayatla ilgili derin endişelerine dair de önemli ipuçları sunar. Kafka bu yazışmalarında hem bir âşık hem de varoluş sancılarıyla boğuşan bir insan olarak karşımıza çıkar.
Milena evli olmasına rağmen Kafka'ya duyduğu güçlü bağ ile hem kendisini hem de Kafka'yı bir duygusal girdabın içine çeker. Bu trajik ve tutkulu ilişki Kafka'nın edebi mirasında derin izler bırakır ve günümüzde hâlâ hayranlıkla anılır. Milena'ya Mektuplar sadece bir aşk hikâyesi değil aynı zamanda bir insanın en içsel itiraflarının ve kırılganlıklarının kaydıdır.