İnsanın iki nur olan aklın ve vahyin yardımıyla kendi ışığında dosdoğru yürümesinin yolunu bulduğu dönemlerde yeryüzünde huzur ortamının egemen olduğu asr-ı saâdet'in yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Dolayısıyla da insan vahyin aydınlatmasıyla kendini bulabilmiş ve bitmek bilmeyen nefsânî istek ve arzularının ve yaratılış gayesini unutturan maddenin kölesi olmaktan kurtularak; insan kendi varlığının ve yeryüzünü imar ve inşa etme sorumluluğunun farkına varmış ve prangalarından kurtularak özgürleşmiştir. İşte tam bu noktada farklı din kültür ve inanışların bulunduğu Mâverâünnehir bölgesinde Ebû Hanîfe'nin fikirleri benimsemiş ve onun itikadi meselelerde ki görüşlerini özgün bir metodolojiyle daha da geliştirerek sistematik bir yapıya kavuşturan Ehl-i Sünnet'in bir kanadının itikâdî görüşlerinin temsilcisi Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed el-Mâtürîdî'nin Hz. Peygamber'in nübüvvetine karşı çıkan fikir hareketlerine karşı yaşadığı dönemde ortaya koyduğu nübüvvet savunusu ve Hz. Muhammed'in hak peygamber olduğuna dairgetirdiği aklî ve naklî deliller oldukça dikkat çekici aynı zamanda günümüzde başta deizm olmak üzere nübüvvet karşıtı fikir hareketlerine karşı güncelliğini korumaktadır.