Bir perde gibi ufka çöken karanlık ay ışığı huzmeleri karşısında bir nebze de olsa yırtılmıştı... Efil efil esen rüzgarlar insanı serinletiyordu ama ona rağmen hava sıcaktı... Evlerin düz ve açık olan damlarına balkanlarına ve avlularına serilen şilteler üzerinde çoluklu çocuklu yan yana usulca yatanlar sivri-sineklerin keskin ısırıklarına maruz kalıyor boyuna bir o yana bir bu yana kımıldanıp duruyordu. Ve susmak bilmeyen çocukların evlerden dışarı taşan ağlama sesleri mahmur gözlerle kandilli küfrü basanların seslerine karışarak gecenin buğusunda kayboluyordu...
Yürüyorlardı...
Ötelerden ara ara baykuş sesleri duyuluyordu.
Dar tenha ve oldukça tekinsizdi sokaklar.
Mahallelinin bile bir gece vakti bu sokaklarda dolaşması güç iken onlar kaygısızca arşınlıyorlardı bu sokakları bir bir.
Bir tüy hafifliğinde sessiz ve adeta buralar bizden sorulur der gibiydi yürüyüşleri. Ve koyuydu gecenin dehlizleriyle uyumlu olan kıyafetleri.
Yürüyorlardı...