O solgun yüze baktım. Çizgileri ne kadar ilgi çekiciydi! Gözleri ne kadar siyahtı! Dudakları ne güzel işlenmişti! Sevimli cana yakın bir yüz! Nasıl olmuştu da şimdiye kadar görememiştim?
Elleri kurşuni hastane yorganında ağarırken elimi yavaşça üzerlerine koymayı ne kadar isterdim! Fakat elimi uzatamadım ve ona hiçbir şey söyleyemedim. Sadece yaz geceleri aya baktığımız gibi ona sessizce baktım.
Ertesi gün artık ziyaret etmemem lazım gelirken ben yine gittim; ona bir demet gladiolus götürdüm. Fakat niye mutlaka gladiolus oluyor? Bu kâğıtlı kordeleli buketin bir anlamı var: çiçekten harflerle ifade. Gladiolus bukete sığmayan uzun bir çiçek; daha doğrusu bir fikir: hiçbir şey söylemeyen nezaket O gladiolusta gayesiz bir hasta sevindirmeden başka bir şey göremezdi. Belki ona da bu türlüsü daha hoş geliyordu. Elini uzatarak: Siz ne iyi insansınız! dedi. Sanki sizi eskiden beri tanıyormuşum gibi bir duygum var. Benim gibi bir öksüz için sıkabileceğim her el iki kat mukaddestir. Bunun üzerine öteki elimi de elinin üzerine koyarak hafifçe okşadım: Herkes tarafından sevilen kimse öksüz değildir; hem sizin yanınızda iyi bir insan olmak kolaydır dedim.