Hani şu pantolonların kısa günlerin uzun olduğu akideden çürüyen dişlerin yerine yenisinin gelebildiği hani su diye habire koşan çocukların güneşi içtiği...
Paslı bir çakının kollarımızdaki izinden kan emdiğimiz kan kardeş olduğumuz hani ekmeğimize margarinlerin sürüldüğü sırtımıza havlu konulan erik ağacına çıktığımız komşudan azar işittiğimiz hani ağustosböceklerine kulak kesildiğimiz hani ateşböceklerinin gözümüzü dört açtığı hani saçlarımıza kelebeklerin değdiği hani şimdi hani bir zamandır işte geçmiştir geçmiş dedikleri...