"... O hep orada dururdu. Birileri için Tanrı'nın oralarda bir yerlerde bulundurduğuydu Emire. Bin kilometre ötesine çocukken aşıladığı damak tadından yoksun kalmasınlar kaygısıyla hünerli elleriyle hazırladıklarını ulaştırmak için öylece dururdu. Saçının boyası İstanbullardan gelsin diye rengârenk giyinip süslensin etrafa yaşamayı öğretsin diye dünyayı etrafına kurmuşlardı. Her gün hayatta kalabilmek adına çocuk baksın diye oracıkta dururdu. Dünyanın yükü vardı omuzlanacak öyle durması ondandı. Düşmanları vursun dostları gülsün diye sapasağlam dururdu..."