Atilla Birkiye'nin kaleminden sarsıcı bir roman: Körfezde Sıkıyönetim.
Önde uçsuz bucaksız deniz unutulmus bir kuytuluk gibi yay
şeklinde uzanan kumsal arkada yemyeşil çam ağaçları; burası körfezde genel mevcudu elli üç (Mızıka'yı da sayarsak elli dört)
olan sakin bir site. Siteye aniden bir cip gelir. İçinde Er olan şoför arkada oturan Gedikli ile tomsonlu öteki er vardır. Bir de Yüzbaşı. Yüzbaşı cipten iner ve kendimizi gerçekle absürdün olağanla olağandışının komik mi trajik mi karar veremediğimiz bir kurgunun içinde buluruz. Sıkıyönetim ilan edilmiştir!
Sıkıyönetim var hiçbir yere gidemezsiniz İlçe'ye falan gidemezsiniz Köy'e bile gidemezsiniz hatta Site'nin dışına çıkamazsınız. Küçük parktaki üç arabayı başıyla işaret ederek Jeo'nun arabası su deposunun altındaydı sakın ha yasak demek istiyordu. Canavar en saf haliyle denize giremeyecek miyiz diye sorunca Yüzbaşı girin canım ne ilgisi var gibisinden mırıldandı gülüşmelerin arasında sonra anımsayarak ama Site'nizin önündeki kumsaldan da ayrılmayın sakın kumsalda ateş falan yakmayın geceleri diye belirtince derin bir suskunluk oldu gençlerin arasında.