Nasreddin Hoca'ya arz ettik halimizi. Yaklaşık sekiz asırdır beş milyon kilometrekaredeki yediden yetmiş yediye herkesin yaptığı gibi... Çünkü O Müslüman Türk'ün Haçlılar Moğollarla ve kardeşleriyle de siyasi askerî dinî kültürel mücadeleler verdiği bir dönemde pusulasını şaşırmış yüreklere bir damla soğuk su serpmişti. Bunu tarihte hiç kimsenin yapamayacağı kadar mütebessim bir çehreyle yapmıştı. Anadolu istilalardan dolayı yetim ve öksüz çocuklar yurduna dönmüştü. Böyle bir dönemde bu çocukların yüzünü güldüren Hoca'nın misyonuna bugünün ''kültür yetimleri'' olan çocuklarımızın da her zamankinden fazla ihtiyacı var. Bu sebepten bu kitap üç eğitimcinin karanlığa bağırıp çağırıp küfretmek yerine bir mum yakma gayretidir. İnsanlığın hüsranda olduğu çağdaydık. İstedik ki tatlı niyetine olsun söylediklerimiz. Haddimize değildi belki bilirdik. Ama karanlığa bir mum yakmak istedik. Bir ''hoş seda'' olamasak da ''boş seda'' olmak içimize sinmedi. ''Hayır!'' demek yerine ''hayırlısı!'' demek niyetimiz. Onun için bir bilene daha önceden hüsran dönemlerinde konuşana damdan düşene kulak verdik.