Din kuşkusuz insanlık tarihiyle yaşıt bir olgu. İnsanlar gerek psikolojik gerekse sosyolojik sebeplerden dolayı dine her zaman ihtiyaç duymuştur. Din çeşitli siyasi rejimlerin ideolojik sebeplere hedefi olduğu zamanlarda dahi önemini hiçbir şekilde yitirmemiş hatta din için "öldü" denilen zamanlarda bile adeta yeniden dirilerek insanoğlunun dünyasındaki taşıdığı önemi korumuştur. Din insanoğlunun doğasında yer alan bir ihtiyaç olmanın da ötesine geçmiş seküler ilişkilerin geçerli olduğu sosyal ve siyasi alanlarda dahi etkisini devam ettirmiştir.
Dinin uluslararası ilişkilerde ve dünyanın şekillenmesinde oynadığı rollerin de bu çerçevede değerlendirilmesi gereklidir. Zira hemen hemen tüm dinlerin ortak hedefleri olan evrensel barış adalet ve insanlığın mutluluğu aslında tüm uluslar arası sistemlerin de ortak hedefleridir. Bu çalışma ülkemizde yapılan daha önceki çalışmalarda yer almadığı ölçüde din ve uluslar arası ilişkiler bağlantısını gerek teorik gerekse pratik bazda değerlendirmekte ve bu konudaki literatür eksikliğine katkıda bulunarak özellikle semavi dinler çerçevesinde din ve uluslar arası ilişkiler arasındaki ilişkileri ağırlıklı olarak özellikle 11 Eylül sonrası daha da önemli hale gelen "güvenlik" açısından ele almaktadır.