"Bazen büyük felaketler insanı kendisiyle buluşturur."
Yaş almanın hem fiziksel hem zihinsel değişimiyle baş etmeye çalışırken yaşamın konforunu yalnızlıkta bulmuş "ilk" kahraman ömrünün son çeyreğini anlamlı kılmasını umduğu bir hikâye örüyor: Üçüncü Dünya Savaşı jeneriğinde devlet ve polisin her köşeyi tuttuğu tadı tuzu kaçmış bir dünyanın hikâyesi. Yaşanan karmaşaları kabullenmekte zorlanan "ikinci" kahraman ise ilmekleri başka bir hikâye için atıyor.
İşte "üçüncü" kahramanın çok daha gri sessiz yaban daha az kalabalık dünyası böyle dokunuyor: İnsanın doğadan doğanın insandan kopuşunun gerçekleştiği ağaçsız kuşsuz kedisiz köpeksiz ıssız bir dünya. Diğer bir deyişle insanın nihayet bedel ödediği ancak kendini merkeze alan önlemlerle hayatta kalmayı başarabildiği bir dünya.
Her biri içinde bulunduğu şartları kabul etmeyen değiştirmeye çalışan kahramanlarımız nihayetinde bir yerden kaçmanın kendine dönüş hikâyesine karıştığı Jungvari bir kurguda tutunacak bir dal bulabilecek mi?
Mustafa Nuri pandemi sonrası zihnimize geçmişi hatırlatırken gelecekten haber vererek şefkatli bir uyandırma çabasıyla okuru sarsıyor.