"Hayat artık bana bir cevap vermeliydi. Vahiy tarzında metotlarla onunla ne yapacağımı bildirmeliydi. Varlığımın hayat nezdinde bir manası yoksa ne diye yaşıyordum? Neden ekmek tüketip bazı amaçlar peşinde koşuyordum? Acı tatlı başımızdan geçen olayları nasıl yorumlamalıydım? Kime hizmet ediyor kimden emir alıyordum? Bana ait olduğu zannıyla idame ettirdiğim bu hayat gerçekten de bana mı aitti? Yoksa! Ben Renato Haydar Karaca bedeni ve ruhu lüzumsuz "hayatsız makina" mıydım? Bu evrenin simüle edilmiş olması tanrılar tarafından yaratılması ya da tesadüfen ortaya çıkması "hayatsız makina" gerçekliğime hiçbir şekilde tesir etmiyordu anlaşılan. Her koşulda karanlıktan aydınlığa gözlerini açan bebeğim her koşulda aydınlıktan karanlığa yuvarlanan faniyim. Tüm yaşamım boyunca geçirdiğim vakit "ben" tarafından geçirilmeseydi ne değişirdi? Ben gelmeseydim bu aleme zaman durur muydu? Şu ormanlardaki ağaçlar yeşermez miydi? Gün doğmaz gece çökmez miydi? Neyim ben? Evrim devam ettiğine göre doğanın etrafa saçtığı yarı mamul müyüm? Yoksa şuursuzca belirli çizgiler üzerinde yürüyen makina hayat yoksunu boşunalığa mahkûm kaypak onursuz bir mahluk muyum?"