Fatih Camii
Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: "Bu gece
Sizinle câmie gitsek çocuklar erkence.
Giderseniz gelin amma namazda uslu durun;
Merâmınız yaramazlıksa işte ev oturun!"
Deyip alırdı berâber benimle kardeşimi.
Namaza durdu mu hâliyle koyverir peşimi
Dalar giderdi. Ben artık kalınca âzâde
Ne âşıkâne koşardım hasırlar üstünde!
Hayâl otuz sene evvelki hâli pîşimden
Geçirdi başladım artık yanımda görmeye ben:
Beyaz sarıklı temiz yasça elli beş ancak;
Vücûdu zinde fakat saç sakal ziyâdece ak;
Mehîb yüzlü bir âdem: Kılar edeble namaz;
Yanında bir küçücük kızcağızla pek yaramaz.
Yeşil sarıklı bir oğlan ki basta püskül yok.
İmâmesinde fesin bağlı sâde bir boncuk!
Sarık hemen bozulur sonra söyle bir dolanır;
Biraz geçer yine râyet misâli dalgalanır!
Koşar koşar duramaz.... Âkıbet denir "âmin"
Namaz biter. O zaman kalkarak o pîr-i güzîn
Alır çocukları oğlan fener çeker önde.
Gelir düşer eve yorgun dalar pek âsûde
Derin bir uykuya...
Mehmet Akif Ersoy