Din başından bu yana dünyanın en çok tartıştığı konu. İnsanlık düşüncesini meydana getiren her açılım ya dinle ya dine karşı çıkışlarla beslenmiş durumda. 21. yüzyılın eşiğinde ise bu kavram yepyeni boyutlar kazanıyor. Siyaset dünyasıyla düşünce dünyasının kat yerini oluşturmakla kalmıyor insanlığı bugün de yakıp kavuran savaşların ona zemin hazırlayan uygarlıklar çatışmasının özünü oluşturuyor. Bu sürecin önemli kurucu kavramı ise laiklik; ya da din-ötesi gerçeklik zihinsel tasavvurlar. Dolayısıyla modernleşmenin dinle kurduğu sancılı ilişki dinin insan varoluşu için ifade ettiği anlam ve bunun modern bilinçle yaşadığı örtüşmeler ve çelişkiler hâlâ sorgulanmayı bekliyor.
Fransa'nın en önemli düşünürleri arasında yer alan ve ikisi de din ve laiklik konusunda önemli yapıtlar vermiş olan Luc Ferry ile Marchel Gauchet bu kitapta bu sorunları ele alıyorlar. Çıkış noktalarını yukarıdaki soru oluşturuyor: Acaba dinden sonra bir 'dinsellik' olabilir mi ve insanın yüzlerce yılda hazırladığı toplum siyaset gibi kültürel çevreler bu durumu nasıl karşılarlar? İnsanın kutsalla olan ilişkisi ve Batı bilincinin bu eksende yaşadığı dönüşümler kısacası büyük serüven iki düşünür tarafından felsefi ve sosyolojik bir sınamaya tabi tutuluyor. Arka planda daima o karaltı var: modern insan ve onun sancılı yüreği.
Dinle yatıp kalkan Batı'yla arasındaki en önemli sorun olarak dinsel farklılığını gören modernleşmeyle laiklik arasındaki sıkışmışlıktan kurtulmaya çalışan Türkiye'de sürdürülen yüzeysel derinliksiz tartışmalara karşı çok önemli bir metin bu. Her kesimin ayrı ayrı ele alıp okuması ve tartışması gereken bu kısa ve yoğun kitap politikaya giden yolun uzun ve çileli olması gerektiğini de hatırlatan çarpıcı bir düşünce yapıtı.