Bu hikâyeler:
Neden derlendi?
Neden yazıya döküldü?
Neden bir kitaba dönüştürüldü?
Ülkemizde en büyük toplumsal problemlerden birisi olarak bürokratik işleyiş gösterilmektedir. Halk bürokrasi iletişimindeki bozukluk... Hantal bürokrasi... Gelişen dünyaya ayak uyduramayan bürokrasi...Doğru kullanılmayan güç bürokrasi....
Bunlar halk arasında yazılı ve görsel basında sürekli dillendirilmektedir.
Yine halk arasında yaygın olarak kullanılan; "gemisini yüzdüren kaptan" "paran varsa her kapı sana açık" "zenginin işi geri kalmaz" gibi deyimler bu iletişim yanlışlığının en belirgin açılımlarıdır.
Derlenen bu hikâyelerde bunun örnekleri olduğu gibi her şeyin böyle yürümediğine dair örneklerde ortaya konmuş ve bunlara dikkat çekilmek istenmiştir.
Biz bütün bu olumsuzluklara karşı toplumumuzda hızla artan ve bizim de artmasını arzuladığımız birtakım olumlu örnekleri hikâyeleştirerek sizlere sunduk.
Peki bu memlekette yaşayan insanlar yönetenlerinden ne istiyor?
Aslında bu sorunun cevabı çok basit: Kendisini yönetenlerin kendisi gibi olmasını istiyor.
Aynı hak ve sorumlulukların sahibi olmasını istiyor. Bütün bunların kanun ve kâğıt üzerinde değil de; bizzat hayatın içinde olmasını arzu ediyor.
Kırmızı ışıkta durulacaksa herkesin durması gerektiğini düşünüyor.
Hastanede sıra beklenecekse herkesin beklemesini istiyor.
Sırtındaki elbisenin vatandaşın gözüne batmamasını arzuluyor.
Her akşam mükellef sofralarda boy göstermek yerine fakir fukaranın yemeklerine katık olmalarını bekliyor.
Bir devlet dairesinde kendisine tepeden bakan insan yerine kendisine insan muamelesi yapan görevli görmek istiyor.
Dileğimiz odur ki olumsuzlar yerine olumlu örneklerin daha da çoğalması ve insanımıza sunulmasıdır.