Daha yirmi dört saat olmadı mavi yolculuktan döneli. Bakır tepsinin üstünde serili duruyor getirdiklerim. Odada bir deniz bir yosun kokusu. Gökova'nın yellerine karışınca açıklık sağlık arasında can çekişiyor ağlardan güverteye sıçrayan balıklar gibi keskin fırlayışlarla çevresini arıyor sanki.
Bekçileri çifte karideslerle birlikte solucan gibi etleri çıkarılalı beş gün olmayan pinalar kestaneye benzeyen deniz faraleri içine üflenince boru gibi öten mor beyaz kızıl benekli şeytan minaresi azmanları deniz kestanelerinin iğne başından ince deliklerle yol yol bezenmiş biri filizi öteki toz pembe kabukları ak sedefli midyalar bir pavuryanın kirpi kirpi sarı kabuğu hepsi duruyor tepsinin üstünde.