Okurken heyecanlanacağınız üzüleceğiniz duygulanacağınız; içinde kendinizi bulacağınız gerçeklerle yüzleşeceğiniz yaptıklarınızı sorgulayacağınız anne-baba ve komşuluk hakkının nasıl olması gerektiğini en açık acıklı ve gerçeklerden hareketle işlendiği roman...
Naciye Hanım oğlunun sessiz kalmasını fırsat bilerek konuşmasını sürdürdü:
-Anne nedir baba nedir bilmezsiniz. Sevgi nedir saygı nedir bilmezsiniz. Din nedir iman nedir bilmezsiniz. İbadet yok ahlak yok siz bu dünyada neden yaşıyorsunuz? İşiniz gücünüz para! Para her şey değildir. Bunu anladığınızda her şey çok geç olabilir.
Oda ve gece üzerine geliyordu işte. Sıkıyor sıktıkça daha çok sıkıyordu. Kendisine bir kapı açılmasını bekliyor veya bir dehliz bulsa başka yerlere; rahata huzura veya kendisini aşağılayıcı bakış ve konuşmaların olmadığı bir yere kaçacaktı.
Uyuyabilmek için bildiği kısa süreleri okumaya başladı bir bir. Olmuyordu. İçindeki duyguları yenmeyi başaramıyordu. Bu kadar üzerine gelinmesi bütün dengelerini alt üst etmişti. Hele gelininin söylediği şu sözler aklından hiç çıkmıyordu:
"Artık tamam. Bıktım senden ya! Defol nereye gideceksen git. Bizi rahat bırak."
Beyni uğuldarcasına kulaklarında fasılasız tekrar ediyordu bu cümleler.
Oğlunun tavrı da zoruna gitmişti. Bunca emekle besle büyüt okut adam et..Sonunda kendini azarlasın karısı karşısında hiçbir şey demeden; sussun!
"Sen böyle olmamalıydın oğlum Şinasi!" dedi birkaç kez sessizce. Gözyaşları aktı sonrasında. Akan bir annenin gözyaşlarıydı. Karşılıksız kalması imkânsızdı.