Sanayi devrimiyle birlikte Batılı ülkeler Asya'da pazarlar elde etmek için Doğu Asya'nın bir iskelesi olan ve o günkü nüfusu 30 milyonu bulan Kore'yi ticari pazar olarak görmeye başlamışlardı. Bunun sonucunda büyük mücadeleler yaşanmış sonrasında da Kore birçok ülkeyle anlaşmalar imzalamak zorunda kalmıştır.
Japonlar ve Ruslar 38. paraleli daha 1896'da kullanmak ve bu hat boyunca tarafsız bir bölge kurmak istemişlerdi.İşte bu suretle Kore birdenbire iki Kore olmuştu. 1945'de Kore'nin Japonlar'dan kurtarılırken ikiye bölünmesi bu ülkeyi komünist ve anti komünist dünya arasında en çetin bir çatışma alanı haline sokmuştu.Güneyde bir Demokratik Kore (15 Ağustos 1948) kuzeyde de Komünist Kore Halk Cumhuriyeti (12 Eylül 1948 )'in kurulmasından sonra 25 Haziran 1950'de kuzeyin taarruzu ile iç harp başlamış oldu.Bu hâl bir taraftan B.M.'in diğer taraftan Çin ordularının savaş alanına girmesine yol açmıştı. Güney ve Kuzey Kore'yi birleştirmeye çalışan B.M komisyonu bunu başaramamıştır. Kore anlaşmazlığının sürüp gitmesinde Batılı devletlerle ve özellikle Amerika ile Sovyetler Birliği arasında dünya sorunları hakkında bir anlaşmaya varılamamasının büyük payı vardır.
B.M Genel Sekreteri 28 Haziran 1950'de bütün üye devletlere Konseyin 27 Haziran 1950 tarihli kararını bildirdi ve üye devletleri Kore'ye yardıma çağırdı. Bu çağrıya 22 ülke olumlu cevap vermiştir. Bu ülkelerden bazıları askeri yardımda bulunurken bazıları da askeri teçhizat yardımında bulunmuştur. Askeri yardımda bulunan ülkelerden birisi de Türkiye'dir. Türk Tugayı 25 Eylül 1950'de ilk kafilesini İskenderun'dan yola çıkarmış ve 16 Ekim'de Kore topraklarına ayak basmıştır. Tugay Teagu şehrine yerleşmiş 20 Kasım'dan itibaren de ilk muharebelerinin olacağı Kunuri bölgesine geçmiştir. Kunuri'de o kadar çok şiddetli bir soğuk vardır ki donmamak için askerler bulundukları yerlerde tepinmekte ileri geri koşmaktadırlar.28 Kasım sabaha karşı başlayan Kunuri muharebesi üç gün üç gece aralıksız sürecekti.Türk Tugayı Kunuri'de altı Çin tümeni tarafından çevrilmiştir.Dört tarafı çevrilen bir birliğin kurtulduğunu tarih yazmıyor.Tugay Komutanı General Tahsin Yazıcı'nın: "Çemberi yardık cepheye ekmek gönderin görev verin." Telsiz bildirisi dünya basınında ve radyolarında büyük yankı yapmıştı.Ayrıca Türk ordusu Sunchon Boğazı'nı koruyarak B.M Ordusu'nu imha olmaktan kurtarmıştır. Her tarafı sarılmış olan bir birlik düşmanın içinden büyük bir soğukkanlılık ve sükunetle hareket etmiş ses çıkarmamak için erler ayakkabılarını çıkarıp ellerine almış ve süngülerinin parlamaması için de eldivenlerini süngülerine geçirmişlerdir. Çetin muharebeler esnasında General Yazıcı "Son Er Son Kurşun" emrini verir ve Türk askeri bütün varlığını ortaya koyar.
B.M ve Türk ordusu derin bir boğaza girdiğinde düşmanın havan ve bazuka ateşleriyle durmak mecburiyetinde kalır. Askerler vasıtalardan atlayarak sarp yamaçlara doğru saldırır. Daracık boğaz top tüfek sesleri birbirine karışan türlü lisan gürültüleriyle inlemektedir. Bir kamyon üstüne oturan bir havan mermisinin infilâkıyla vasıtanın havaya fırlayan parçaları arasına insan uzuvları da karışmaktadır.Çok çetin geçen mücadelenin ardından zaferi Moskova radyosu veriyor ve Amerikalılara "bu defa sizi Türkler kurtardı" diyordu.
Sosori şehrinde madalya töreni için Tugayımıza gelen 8.Ordu Komutanı General WALKER uzun konuşmasına şöyle başlar: "Kahraman Türk evlatları: Size şahsım ordum ve Amerikan milleti adına teşekkür etmek için gelmiş bulunuyorum.Görevinizi fedakârane bir şekilde yaptınız.Eğer sizin düşmanı durdurmak için kahramanca çarpışmanız ve mukavemetiniz olmasaydı ordum kuşatılarak çok zor durumlara düşecek belki de imha edilecekti..."