Türkiye kamuoyunun Yaser Arafat'la ilgili yerleşik düşünceleri ve değer yargıları dikkate alındığında bu biyografi yadırganabilir. Çünkü mazlum bir halkın cesur ve cefakar bir lideri olarak tanınan Arafat'ın Türkiye'de ve bu arada diğer Müslüman ülkelerde de nasıl sevilip sayıldığı biliniyor.
Doğrusu bu biyografi tam olarak Arafat'a "öteki" taraftan İsrail tarafından bakıyor ve hayli ciddi eleştiriler yöneltiyor. Arafat'a "öteki" taraftan değil de "beriki" taraftan bakan hemen herkesin pek kabul etmeyeceği hatta düpedüz haksızlık olarak göreceği çeşitli değerlendirmelerin sıklıkla yer aldığı bu çalışma geçen yıl hayata veda eden Filistin liderinin bütünlüklü bir şekilde kavranmasına katkıda bulunacaktır. Bu arada İsrail tarafının gerek Arafat gerekse Filistin ve Ortadoğu sorunuyla ilgili düşünüş tarzını zihniyetini anlamak açısından da yararlı olacaktır.
Arafat'ı basitçe öven başarılarını ve olumlu yönlerini ortaya koyan bir biyografik çalışma Türkiye kamuoyuna daha iyi hitap edip daha uygun düşebilirdi ama ne kadar rahatsız edici hatta kışkırtıcı bulunursa bulunsun Barry ve Judith Rubin'in bu kitabı daha ufuk açıcı olacak ve yeni tartışmaları gündeme taşıyacaktır.
Arafat'ın en büyük başarısının yenilgiden yenilgiye sürüklenmesine rağmen her defasında ayağa kalkması ve liderliğini koruması olduğunu belirten yazarlar Filistin liderinin yenilgileri zafer gibi göstermesi karşısında geçirdikleri şaşkınlığı saklamıyorlar. Şiddet hareketlerini bizzat örgütlemesine ve bütün siyasi yaşamı boyunca şiddetle terörle iç içe olmasına rağmen dünya kamuoyunu barışçı bir siyaset izlediğine ikna etmesini de bir diğer önemli başarı olarak kaydeden yazarların Arafat'ın gerçekten mazlum bir halkın lideri olduğu gerçeğine yaklaşımları da hayli ilginç bulunacaktır.