Yaygın bir kanaat olarak Mutezilenin Sünnet ve hadise bir değer atfetmediği bu yüzden onu tenkit ettiği ve aykırı davrandığı ileri sürülmüştür. Hatta bu olumsuz tavrıyla günümüzdeki Sünnet karşıtı yaklaşımların da ilham kaynağı olduğu iddia edilmiştir.
İslam tarihindeki birçok fırka gibi Mutezile de hataları ve doğrularıyla maziye karışmıştır. Bize düşen İslam düşüncesinin bu önemli ekolünü kesin ve gerekçesi zayıf bir tavırla bütünüyle kabul veya reddetmek yerine; onları tanımak ve günümüzde yararlanılabilecek yönlerine işaret etmektir.
Yalan-yanlış bir yığın temelsiz iddiayla İslam düşünce tarihinin bu önemli ekolünü hâlâ zındık ve bid'atçi diye mahkûm edip karalamaya devam etmenin sadece hata ve sevabıyla göçmüş bulunan bu mezhep mensuplarına değil; gerçeği öğrenme hakkına sahip olan günümüz insanına da bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz.
Böyle bir ekolün İslam'a yaptığı hizmetleri görmezlikten gelip sığ bir mezhepçilik anlayışıyla onları bid'at ve dalalet mezhebi olarak karalamaktan vazgeçip hem bugün karşı karşıya bulunduğumuz düşünce krizinin aşılmasında hem de Sünnet ve hadis alanında bize ne gibi katkılar sağlayabileceğini düşünmek daha makul bir tavır olarak görünmektedir.